Alışveriş Bağımlılığı - Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver - Yaşam ve Toplum Haber

SON DAKİKA

Post Top Ad

Post Top Ad

Paylaşın Başkaları Da Bilgilensin

Alışveriş Bağımlılığı - Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver

Alışveriş merkezlerinin günden güne çoğaldığı ülkemizde özellikle İstanbul yerelinde bir alışveriş furyasıdır gidiyor. Buna bir de internet üzerinden insanların alışverişe yönetilmesine yönelik hazırlanmış reklamlar ve benzeri şeyler de eklendiğinde toplumumuzun her geçen gün alışverişkolik halini almaya başladığı bir gerçek.
Kaldı ki bu durum birçok insanımızın kredi kartlarına, kredi kartları ile birlikte gelen haciz vakalarıyla yaşamlarına da sirayet etmiş durumda. Bu durumu göz önüne alarak alışveriş bağımlılığı konusunda bir uzmana danışalım dedik ve bu konuda yazdığı Alışverişkolik kitabı ile dikkatimizi çeken Psikiyatri Uzmanı Doçent Doktor Barış Önen Ünsalver Hanımefendi ile Üsküdar Üniversitesi Feneryolu NP Nöropsikiyatri Polikliniği’nde alışveriş bağımlılığı konusunda bir sohbet gerçekleştirdik.
Alışveriş bağımlılığı dendiğinde ne anlamalıyız? 
Barış Önen Ünsalver: En zor olan soru çünkü tanım kriterleri bile henüz tam net olmayan bir mesele yani aslında bir şekilde alışveriş hep hayatımızın içerisinde. Satın alma ihtiyaçlarımızla bağlantılı olan bir şey.
Şimdi, bazı efsaneler dolaşıyor, işte bir seneyi bir torba çöp üreterek 10 dolarla geçirdi gibi tüketime meydan okuyan ve kendi kendini sürdürebilen, hayat tarzını yaratan insanlar var. Son iki senedir bunlarla ilgili yazılar çıkıyor ama ne olursa olsun şehir hayatında bir şeyleri almamız gerekiyor.
Gıdamız için, giymek için, eğitim için, sağlık için, barınmak için hep harcama yapmak gerekiyor. Bu noktada ihtiyaçlar ve ihtiyaç olmayan şeyler arasındaki aralık günden güne çok büyümeye başladığını düşünüyorum.
Yani ihtiyaç olmayan şeyler de zaman zaman alınabilir bir şekilde. Hakikaten işe yarayabileceği için keyif için makul çerçevelerde belki bir şeyler alınabilir ama bu bariyer çok genişledi ise kişi kendi bütçesini kendi geleceğini ve yakınlarının geleceğini, şimdisini tehlikeye atacak şekilde alışveriş yapıyorsa burada bir alışveriş problemi var demektir.
Eylemin satın alma ile sonuçlanması gerekli değil. Bunun hayalini kuruyor olmak, online sitelerde bakınıyor olmak, bir yerlere gidip mağazaların önünde araştırıyor olmak,  zihnin mal almayla meşgul olması da bir sorun.
Tabi bir de buna ne kadar zaman aldığı meselesi var çünkü psikiyatride herhangi bir problem olduğunu bizim söyleyebilmemiz için işlevsellik diye bir kriter var. Yani kişi vaktinin önemli bir kısmını alışverişi düşünerek geçiriyorsa, kendisine ya da çevresindekilere maddi-manevi anlamda zarar verecek şekilde bir harcaması varsa bu tabi ki bir sorun.
Mesela kişi çok zengin olabilir ve bu harcama kişiye bir zarar vermeyebilir ama bir ev dolusu eşyayla yaşayan bir kişiyse. Yani alınan mallar kişinin hayatını işgal etmeye başlıyorsa, yaptığı alışveriş ve zihinsel meşguliyeti ancak onu meşgul ediyorsa, “Ben kitap okumaktan zevk almıyorum, işe gitmekten zevk almıyorum, sosyal ilişkiden zevk almıyorum, bunları istemiyorum.” diye düşünerek hayatı hep alışverişe odaklı bir şekilde yaşamayı hayal ediyor ve sadece alışveriş yapılan yerlere gittiği zaman mutluluk hissine kapılıyorsa burada büyük bir alışveriş problemi var demektir.
Bu durum madde bağımlılığı gibi düşünülebilir. Yani kişi alkol hayal eder ve bir an önce gidip alkolü aldığında mutlu olur ve başka bir şeyleri gözü görmez. Bu şekilde bağımlılığı olan biri gittikçe aldığı o maddeyi arttırmaya ihtiyaç duyacaktır. Aynı şeyi alışveriş içinde söyleyebiliriz.
Kişi bir ihtiyacı olup alışverişe çıktığında önceden iki etekle alıp mutlu olurken daha sonra bu durum onu tatmin etmiyorsa, üçe, dörde çıkıyorsa burada bir sorunlu davranıştan bahsetmek gerekiyor.
Sonuç olarak, alışverişin kişinin hayatının önemli bir kısmını kapsıyor olması, başka alanlarda değil de alışverişlerde doyum sağlıyor olması bir sorundur.
Kişi alışveriş yaparak, alışverişi hayal ederek, alışverişle ilgili zaman geçirerek ve bundan doğan olumsuz sonuçları da görmezden gelerek hayatını geçiriyorsa bunun sonucu olarak gittikçe kredi kartı borçları artacak ve başkalarına bağımlı hale gelecektir. Yani kişi sırf alışveriş bağımlılığı yüzünden, alışveriş yapabilme hasreti yüzünden kötü bir evliliği sürdürmek isteyebilir, bu durumda kalabilir. Bu tür durumlarda bizim tavsiyemiz kişilerin profesyonel bir destek almaktan kaçınmamalarıdır.
Alışveriş bağımlısı olan biri kendinin alışveriş bağımlısı olduğunu nasıl anlayabilir? Bu noktada kişiye sinyal veren bir şeyler var mıdır?
Barış Önen Ünsalver: Alışverişkolik olmaya giden yollardan birisi “kredi kartı”. Kredi kartı ekstreleri çok sonradan geldiği için ve taksitlere bölündüğünden kişi ne kadar zarar gördüğünün farkına varmıyor. Ancak bir noktadan sonra o taksitler bitmez hale geliyor.
Sorunu nasıl anlayabilir? Mesela kişinin devamlı borcu büyüyor ve minimum bakiyeyi ödemeye başlamışsa ya da eğer kişinin birkaç kredi kartı varsa ve bu kredi kartlarının da limitleri dolmaya başlamışsa, bu bir sinyaldir.
İkincisi, alışveriş problemi olan kişiler alışveriş merkezlerine gittiklerinde kendilerini iyi hissediyor ve kişi önceden keyif aldığı şeylerden eskisi gibi keyif almıyorsa ve bu keyfi alışveriş mekânlarında arıyorsa, yani kişi “Ben falanca alışveriş merkezine gideyim, orada kendimi iyi hissediyorum, kendimi huzurlu hissediyorum.” diyorsa. Başka yerlerde huzur bulamıyorsa, huzuru alışveriş mekânlarında arıyorsa o zaman gene bir şüphe duyması lazım.
Genelde insanlar bu durumları görmüyorlar, görseler dahi inkâr ediyorlar. Bunların dışında bir de kendi kendini kandırma var tabi ki. “Ben buralara gittiğimde kendimi iyi hissediyorum, iyi bir şekilde motive oluyorum, hayata daha pozitif bakabiliyorum.” Şeklinde düşünce şekilleri var ama sonuç olarak alışveriş yapmaya meyilli olan biri bir alışveriş merkezini pozitif bir mekân olarak görüyorsa bunun altında bir şeyleri araması gerektiğini düşünüyorum.
Farklı bir durum da online satış siteleri ile ilgili. Bununla ilgili olarak kişiler işlerini aksattıkları için iş yerinde bazen uyarı alıyorlar çünkü bu insanlar online sitelerde saatler geçiren insanlar ve yapılması gereken bir proje varsa veyahut bekleyen bir iş varsa bunlar haliyle gecikiyor ve bunun sonucu olarak da ihtar alabiliyorlar.
Sonra, gizleyenler de var! Eğer kişi alışveriş torbalarını evde gizli gizli içeriye sokuyorsa, yakınlarına harcaması hakkında yalan söylüyorsa. Mesela, bir saat alıyor ve 500 TL verdiği halde, “Ben 200 TL verdim.” diyerek yakınlarına yalan söylüyorsa, açıkça bir alışveriş problemi olabilir.
Masraflar, ev kirası, çocuklar, okul masrafları ya da sağlığa gitmeyip de hep keyfi harcamalara, masraf yapıyorsa kişi kendine sormalı. “Acaba bunların yüzde kaçı gerçek ihtiyaçlar, yüzde kaçı anlamsız şeylere harcanmış.” Şeklinde düşünerek kredi kartı ekstrelerini kişi gözden geçirebilir. Böylece yaptığı masrafların biraz da olsa farkına varabilir ama birçok kişi kredi kartı ekstrelerini gözden geçirmiyor, belki de gözden geçirmekten kaçınıyor.
Kişi anlamsız bir şekilde gereğinden fazla eşyalar almaya başladığı zaman, bir süre sonra bu alınan eşyalar kişiye mutluluk ve haz vermemeye başlayacaktır. Bunun sonucu olarak da kişi ya daha fazla alışveriş yapmaya kendini verecek ya da başka arayışlar içine girecektir. Bu noktada da bizim tavsiyemiz kişilerin profesyonel bir destek almaktan kaçınmamalarıdır.
Başka bir şey de sosyal sebepler. Özellikle duygusal yoksunluklar varsa, mesela eşiyle ilgili bir mutsuzluk varsa, yani kişinin eşinin sadakatsizliği var ya da ilgilenmiyor, eşinden sevgi ve ilgi göremiyorsa ki bu daha çok kadınlar için geçerli oluyor. Kendisini daha iyi hissetmek ve o umutsuzluğu bir şeylerle doldurmak ya da harcama yaparak eşine zarar vermek isteyebilir.
Alışveriş merkezlerindeki satış elemanları çok kibar oluyorlar, sempatik oluyorlar. Mutsuzluk içerisinde olan kişi oradakilerle bir ilişki kurarak suni de olsa kendini değerli hissedebilir. Bazen de kişiler bu değerlilik hissini tadabilmek için mağazalara girip harcamalar yapabiliyorlar ama biraz evvel de belirttiğim gibi bu his sunidir. Yani hayatının başka alanlarında silik olan birisi, x mağazasında çok önemli bir müşteri olabiliyor.
Alışveriş bağımlısı bir kişi alışveriş sırasında zamandan, mekândan koptuğunu zannediyor. Hele ki kişi gerçekten bir travma içerisindeyse ve daha önce buna benzer durumlarda alışveriş yaparak rahatladığını hissetmişse aynı şeyi tekrar arıyor ve belki de fazlasıyla alışverişe yönelebiliyor.
Bunun dışında psikiyatrik hastalıklar bazen tetikleyici neden olabiliyor. Mesela depresyon sonrasında “mani” denilen bir döneme geçilebiliyor. Bu dönemde kişi depresyonda, hayata karşı isteksiz ve enerjisiz olabiliyor.  Bu noktada ilacın da tetiklemesiyle, zaten ortaya çıkması beklenen bir tabloyla birdenbire anlamsızca kendini tutamadan alışveriş içerisinde bulabiliyor.
Bunun dışında geçmişten öğrenilmiş bir davranış olabilir. Yani diyelim ki anne baba mutsuz olduklarında, öfkeli olduklarında alışveriş yapabilen bir yapıya sahipler. Böyle bir ortamda yetişen kişi ileride canı sıkıldığı zaman, kendini oyalamak için alışveriş yapar hale gelebilir.
Bir çocuk, arkadaşında herhangi bir şey gördüğü zaman “Ben de bunu istiyorum, ben de şunu istiyorum.” şeklinde tavır takındığını gördüğümüz zaman hemen o çocuğun isteklerini yerine getirmeye çalışmayalım. Böyle yaptığımızda zaman içerisinde o çocuk mutluluğu aynı şekilde kendisine aldığı bir şey de arayabilir. Sonuçta istemeden de olsa bir kişinin alışveriş bağımlısı olmasına yol açmış olabiliriz.
Kişi bir sosyal hayatın içerisinde, bir grubun parçası olmaya çalışabilir çünkü grubun içerisinde olmak güvenlik duygusunu artırıyor. Özellikle çocuklar grubu reddedemeyecek kadar bağımlılar. Aslında doğaları gereği herkes de olan bir şey. Burada çocuğun ne istediği çok önemli! Yani aslında ailenin çocuğun içindekini dile dökmesine fırsat vermesi  gerekiyor diye düşünüyorum.
Çocuklara bütçe hakkında çok küçük yaşlarda olsalar dahi bilgi verilmesi öneriliyor. Üç dört yaşından itibaren para kavramı ile tanışmaları, paranın sonsuz bir kavramı olmadığını, nasıl paylaşılacağını, nasıl harcanması gerektiği ile ilgili bilgiler usulünce çocuğa verilmelidir.
Çocuklarda alışveriş bağımlılığı diye bir şey olabilir mi?
Barış Önen Ünsalver: Yaklaşık son 15-20 senedir bir yandan iyi, bir yandan kötü acayip bir kaynak bolluğu içerisine düşmüş durumdayız. Her şey çok kolay tüketilebilir, elde edilebilir bir halde. Yani dolayısıyla mahrum kalmayı çocuklar yaşayamıyorlar.
Bulunduğumuz dönemde isteseler de istemeseler de her şey çocukların önlerinde, hem de çok uygun fiyatlarla önlerinde. Bu alışveriş merkezlerinin oldukça çok olması, insanların sosyal hayatlarını buralarda geçiriyor olmaları ve bu hayatlarının içinde de haliyle alışverişin yoğunlukta olması, çocuk açısından çok da örnek bir durum değil. Böyle bir durumla karşı karşıya olan çocuk bu tür bir alışveriş davranışının toplum tarafından kabul gören, sosyal bir faaliyetin parçası olarak görebilir.
Özellikle daha çok kız çocuklarında, yani bakıldığında aileler kız çocuklarına prensesler gibi el üstünde yetiştirdiklerini düşündüğümüzde narsisizm toplumumuzda giderek yükselen bir hal almakta. Ailelerin bu davranış şekli karşısında, çocuklar kendilerini her şeyi talep edebilir, her şeyi hak edebilir birileri gibi görebiliyorlar.
Tabi bunların yanı sıra alternatif şekilde çocuklarını yetiştiren, çocuklarının sosyal yaşantılarını maddiyat üzerine değil sosyal faaliyetler üzerine kuran ailelerde var.
İnternetten alışveriş günden güne daha popüler hale gelmekte ve bu kadar kolay satın alınabilirliğin olduğu bir ortamda insanlar daha kolay harcama yapabilmektedirler. Bu konuyu çocuklar açısından değerlendirerek olursak neler söylemek istersiniz?
Barış Önen Ünsalver: Çocuklar şu anda sınırsız bir ortamda hareket edebiliyorlar ve veliler de çocuğun her şeye özgürce hakkı olduğu düşüncesinden yola çıkarak bu sınırsızlığa müsaade ediyorlar. Bu sınırsızlık içerisinde interneti kullanan çocuk da oyunu oynarken, oyununun yanında gördüğü bir reklamdaki oyuncağı ailesinden talep edebiliyor.
Buna benzer mesela internet üzerinden izledikleri bir videoda, artık kanıksadıkları video karakterleri onlara, “İşte ben bu videoyu çekerken şunu kullandım, bunu kullan” şeklinde söyleyerek çocukları alışverişe yönlendirebiliyorlar.
Yani sınırsız yetiştirilmiş, “her şeye senin hakkın var” diye yetiştirilmiş çocuklar mutsuz oluyorlar. 20 yaşlarına geldiklerine hiçbir şey onları tatmin etmemeye başlıyor. Yani mahrumiyet yaşamıyorlar ve mahrumiyetin yaşanmaması mutsuzluğun da çok derin yaşanmasına sebep oluyor.
Ailelerin işi de çok kolay değil. Yani anne-babanın çocukları birtakım şeylerden mahrum bırakmaları çok kolay olmamakla birlikte çocuklarının gelecekte doyumsuz ve tutarsız bir psikolojiye sahip olmasını istemiyorlarsa dikkat etmeleri gerekir diye düşünüyorum.
Alışveriş bağımlığından kişinin uzaklaşması için “kendi kendine motivasyon” etkili bir yöntem midir?
Barış Önen Ünsalver: Kişinin kendini motive edebilmesi için problem görebilmesi gerekiyor yani benim burada görüştüğüm danışanlarımın hepsi tedaviyi reddediyorlar.
Bize burada o kadar az insan alışveriş problemim var diye gelmiştir ki hep görüşmeler sırasında sorarak çıkarttığım bir şeydir ve bu başlı başına büyük bir problem!
Mesela babanızla aranız bozuk ama onunla geçirmek zorundasınız. Yani bir yandan “babama biat ediyorum” diye şikâyet ediyorsunuz ama öte yandan bilmem kaç liralık kredi kartı harcaması yapıyorsunuz. Yani çok somut size zararları var mutsuzluğumuzun birebir kaynağı alışveriş yapıyor olmanız diye yüzleştirme yapsam insanlar bunun içinden çıkmayı bir türlü kabullenemiyorlar. Çünkü hayatları böyle bomboş kalacak gibi düşünüyorlar yerine bir şey koyamayacaklarını düşünüyorlar.
Alışveriş bir tür bağımlılık dememizin sebebi de budur. Haz azalıyor kişi alışveriş yaptığında hedefe odaklanıyor. Bir hafta bile beklese ben o bileziği alacağım bu beni iyi biri yapacak diye düşünüyor.
Atfedilen değer burada çok önemli, o zaman beyinde dopamin denen bir madde de artış olmuş oluyor. Dopamin de bağımlılığın gelişmesinde temel madde. Yani bir kez beyin ona çok duyarlı hale geldiğinde diyor ki “alkol yeterli değil, sigara yeterli değil o zaman ben bunu neden yapmayayım?” diyor.
Yani kişinin hayal dünyasında nesneler çok daha fazlasını vaat etmeye başlıyor o yüzden de bırakamıyorlar. Alışveriş probleminin varlığını kabullenmek ve çözmeyi istemek hiç basit değil!
Alışveriş bağımlılığı bilinçaltı bir durum mudur?
Barış Önen Ünsalver: Eğer kişi güçlü olmak istiyorsa, lüks bir araba alıyor yani aslında bilinç dışındaki bir yerlere hizmet ediyor çünkü kendisini yetersiz, güçsüz, iktidarsız biri gibi görüyor.
Bu durumun tersine acayip süper bir arabayla geçtiği zaman herkes ona saygı duyuyor gözüküyor. Mesela her hafta yeni bir çantayla bir yere gittiği zaman kişi “Ay ne kadar güzel birisin güçlüsün” sözünü duyuyor o kişinin bilinç dışında ne gibi bir şey var diyebiliriz. Yani ben sevilemez biriyim kimse tarafından onaylamam beğenilmeme desteklemem gibi bir bilinç gibi bilinçdışı bir inanış varsa alışverişte bunun tam tersini sağlamış oluyor.
Yani ihtiyaçlarını bilinçdışı alışveriş çözüyor olabilir, böyle bir motivasyon var. O yüzden kişilerin yüzleşmesi gereken şey, mesela “ben yeterince güçlü bir adam değilim” ya da “ben o kadar da hissedilir bir kadın değilim” düşüncesiyle yüzleşip; ”Bu gerekli mi değil mi?” Bunu sorgulamaları gerekiyor yani bu da bir terapi çalışmasını gerektiriyor.
Kişi kendi kendinin alışverişkolik olduğunu anladığı zaman kendi kendine çözebileceği pratik yöntemler var mıdır?
Barış Önen Ünsalver: Tabi ki var. Öncelikle nelerin size alışveriş yapmanızı kolaylaştırdığına bakmanız gerekiyor yani açsanız, susuzsanız, öfkeliyseniz, neşeliyseniz birilerine hediye alayım, şunu alayım, bunu alayım diye sadece olumsuz duygular değil olumlu duygular da alışverişi kolaylaştırır.
Her şey bahane olabilir. O tetikleyicilere karşı hazırlıklı olmanız lazım yani bu çok klasik bir dildir.  Şimdi açken markete gitmezsiniz çünkü çok şey alırsınız. Onun dışında adet öncesi dönemde riskli olabilir; o dönemlerde alışverişe gitmemek gibi kredi kartı kullanımını kısıtlama gibi. Çünkü kredi kartı; siz diyorsunuz ki bunu alırsam 10 bin lira mahveder diyelim ama kasiyer diyor ki 10 taksitle alabilirsiniz. O an kendinizi inandırıyorsunuz ve ben bunu her ay rahatça öderim diyorsunuz. Alın size o anda suçluluk!
İnsan neden ceza duygusundan alıkoyuyor kendini? Yani ilkeler belirlemeniz gerekiyor. “Ben burada ne olursa olsun alışveriş yapmayacağım.” diye kasa önlerinde karar değiştirmemek lazım. Çünkü o kasa önlerinde cazip şeyler olabiliyor ya da belli mağazaların bazı kampanyaları olabiliyor. Onlara kapılmamak gerekiyor çünkü “İndirim var iki alın üçüncüyü biz size bedava verelim” gibi elemanlar orada kafa bulandırıcı konuşmalar yapabiliyor.
“Bunu da alın, size çok yakıştı” gibi… Hakikaten yakışıyor olabilir ama yakışsa ne olacak bana ne getirecek gibi düşünmek daha iyi olabilir! 24 saat beklemek iyi olabilir! Gerçekten istiyor muyum istemiyor muyum? Aldığımda neyi nereye koyacağım? Bunun yerine ne koyabilirim?  Bu çanta olmazsa hayatımda ne değişecek? Gibi kişi kendisine sorular sorabilir ve plan yaparak liste ile alışverişe gitmek gerekir. En önemli olanlardan biri de bütçeyi takip etmek. Yani çoğu insan takip etmiyor. Kaç lira girdi kaç lira çıktı? Çünkü paralar böyle bulutta olduğu için uçup gidiyor belki kişinin kendisine bu soruları sorması işe yarayabilir.
Onun dışında kişinin kendi motivasyonunu bulması lazım. Biz hastalarımıza bu konuda yardımcı olmak için: “Bir günlük tutup önce sorunlu bir davranış varsa riskli bir şey yapmayalım. Siz kayıt tutun bakalım hangi saatte, hangi günde, hangi düşünceyle siz bunu yaptınız oradan bir portre çıkabilir.
Yani ben kızdığım da mı yapıyorum, canım sıkıldığında mı, üzüldüğünde mi, yalnız hissettiğinde yapabiliyorum? O zaman can sıkıntısı ile başa çıkabilmek için ne yapabilirim?  Kişi belki bir hobi geliştirebilir, bir sporla uğraşabilir çünkü dopamini uyaracak başka şeyler de var. Her çeşit hobi dopamini arttırabilir, birilerine yardım etmek dopamini arttırabilir, insanlarla bir arada olabilmek, alternatif faaliyetler de olabilmek dopamini arttırabilir. Örneğin bugün piknik yapalım gibi… (Yalnız bir yere gidip orada da para harcamak söz konusu olabilir yemek yiyip içerken dikkat etmek gerekir) Yani kişi böylelikle hayatı çok yönlü yaşamanın yollarını arayabilir …
Türk toplumunda alışveriş bağımlığı konusunda bir artış gözlemliyor musunuz?
Barış Önen Ünsalver: Gözlemliyorum, insanlar bana alışveriş bağımlılığı konusunda birebir çok fazla gelmiyorlar, nadir geliyorlar.
Bekliyordum ki kitabınızı aldım geldim diye ama inanın bu konu ile ilgili olarak kimse gelmedi.  Bunun dışında tabi kendi dışarıdaki gözlemlerim var. Kendi konum olduğu için insanlar hayatlarını alışveriş alanlarında geçiriyorlar gibi…
Hükümet bunu istiyor politika bunu istiyor; tüketici olmamız isteniyor. Alışveriş merkezlerinin bu kadar kolay açılıyor olması, bu kadar kredi kartlarının ortalıkta uçuşuyor olması genel bir onaylılıkla da ilgili. O yüzden ben artıyor diye düşünüyorum. Bugün diyelim ki buraya 10 kişi geliyorsa 6 - 7 sinde bir alışveriş sorunu var. Hepsi bağımlı değil ama sorunlu alışveriş davranışları oluyor.
Bir insandan diğerine bulaşma ihtimali var mı?
Barış Önen Ünsalver: Hep aynı benzetme ile gidersek diyelim ki; birisi alkol alıyor yakını da onu vazgeçirmek için çabalıyor ya da daha çok kadınlar eşleri dışarı gitmesin diye, dışarıda alkol almasın diye ya da sosyal hayatını benimle geçirsin diye evde onunla birlikte alkol almaya başlıyorlar … Sonra alkol bir kadın için problem olmaya başlıyor yani kişi eğer hakikaten meyilli ise sosyal onay almış oluyor.
Bu yemek bağımlılığı gibi. Yani fastfood önümüze sunuluyor ve kişi çabuk mutlu olmak istiyor. İnsan beyninin en önemli özelliği; haz almada ne kadar az enerji harcayıp, ne kadar kısa sürede o hazza varabildiğidir. Bunu sağlayacak neyse ona yönelme oluyor.
Bu durum çocuklar için çok daha zor, “bunu satın almak beni mutlu edecekse hemen onu satın alayım” düşüncesi var.
Evrimsel açıdan da bizim beynimizin ön bölgesi “frontal lob denilen alan” karar verme becerileri ile ilgili bölgedir. Frontal lobda glikoz kullanımı yüksek ise devamlı serbest glukoz gelmesi gerekiyor. Glukoz gelmesi yemekte yani şekerli içeceklerde çok kolay bulunuyor. O zaman da yiyeceğe doğru bir bağımlılık oluşuyor; bu noktada dopamine ihtiyacı var.
Alışveriş, dopamini sağlıyor mu? Evet, sağlıyor. Mesela kapitalist toplumlarda  sürekli, “bak bunlar seni çok güzel doyurur, seni mutlu ettirir ve sana güç getirir” gibi insanları tetikleyen cümleler kullanılır. “Bunlar benim ihtiyacımı karşılıyor, benim için yeterli.” desek de öyle bir an geliyor ki “Aman ne uğraşacağım alayım mutlu olayım” deyip geçiyorsunuz.
Her şeyi kolay tüketmek adına çok zor bir çağ yaşıyoruz o yüzden girdiğiniz sitelerde beş dakika içinde bulup birçok şeyi alabiliyorsunuz. Diyelim ki alamadınız, o zaman da size bunu unutturmamak için bir reklam mekanizması devreye giriyor ve sürekli o baktığınız ürünü size hatırlatıyor.
Bir şey vardır ki bazıları çabuk bağımlı olur, onlara sık bir şekilde uyarı verilirse, örneğin bana 10 dakikada bir elbisenin resmini gösterirlerse, “Benim bu elbiseye bir ilgim var, o olmazsa yapamam” gibi bir algı gelişmeye başlıyor ve belli bir süre sonra da yerleşmeye başlıyor.
Sonuç olarak şunu söylemeliyiz, alışveriş bağımlılığı kişilerin yaşam tercihlerine göre farklılık gösteren bir yapıya sahiptir ve kişiler sorunlarla karşılaştıklarında alışverişin yerine koyabilecekleri alternatifler bulabilirlerse işte o zaman ihtiyaçlarına göre alışveriş yapma imkânları olabilir.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Post Top Ad

Paylaşın Başkaları Da Bilgilensin